> Laser nedir? Göz hastalıkları içerisinde oldukça sık karşılaşılan kırılma kusurları tedavisinde kaç yıldır kullanılmaktadır?
> Laser aslında bir ışık kaynağıdır. Işığı oluşturan dalga boylarından yalnızca 1 tanesi özel sistemler yardımıyla güçlendirilir, belirli bir yöne yönlendirilir ve şiddeti arttırılırsa laser elde edilmektedir. Excimer laser de böyle elde edilmekte olup, gözle görülemeyen mor ötesi dalga boyunda yer almaktadır. Kırılma kusuru dediğimiz, gözlük veya lens kullanmayı gerektiren göz bozukluklarını tedavi ettiğimiz laser sisteminin adı da excimer laserdir.
> Excimer laser ne zamandır kullanılıyor?
Excimer laser 20 yıl önce keşfedilmiştir. 15 yıldan beri de göz hastalıklarının tedavisinde aktif olarak kullanılmaktadır. Özellikle 1995 yılından beri göz cerrahları tarafından çok fazla uygulanmaktadır.
>Laser tedavisine Amerika ve Avrupa ülkelerinde müsaade olmadığı, Türkiye’de deneme gibi yapıldığı söylentileri ne kadar doğru?
> Laser tedavisi uygulanmış göz sayısı dünya çapında 15 milyona yaklaşmış durumda. Amerika Birleşik Devletlerinde yılda 1 milyon göze bu tedavi uygulanıyor. Türkiye’deki rakamları tam bilmek zordur. Ancak tedavi görmüş göz sayısının 400–500 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu rakamlar laser tedavisinin uluslararası planda ne kadar kabul görmüş olduğunun sağlam bir göstergesidir. Zaten tedavi için kullandığımız laser cihazları da Amerika veya Avrupa’da yapılmaktadır.
> Laser tedavisi hangi gözlere uygulanmaktadır?
> Öncelikle şunu bilmek gerekir. Laser tedavisi cerrahi bir uygulamadır. Her cerrahi her hastaya uygulanamayacağı gibi, laserin de her hastaya yapılamayacağı bilinmelidir. Tedavi öncesinde hastanın ayrıntılı ölçümleri yapılmalı ve sonuçları tecrübeli göz cerrahı tarafından titizlikle değerlendirilmelidir. Bu ölçümlerde laser için herhangi bir sakınca saptanmazsa, tedavinin de detayları hastaya anlatılarak laser işlemi uygulanabilir. Tedaviye engel herhangi bir şüpheli durum ortaya çıkarsa işlem mutlaka ertelenmelidir.
Günümüzde laser tedavisi miyop, hipermetrop ve astigmatlar dâhil tüm kırılma kusurları için uygulanabilmektedir. Eğer göz yapısı uygunsa miyoplarda -10,00, hipermetroplarda +4,00 ile +6,00 ve astigmatlarda 6,00 numaraya kadar başarılı sonuçlar alınabilmektedir.
Laser tedavisi için kornea dediğimiz şeffaf tabakanın muntazam yapıda olması, kalınlığının emniyetli sınırlarda olması, göz tansiyonunun normal olması, göz içerisinde iltihap olmaması, katarakt olmaması ve arkadaki retina dediğimiz sinir tabakasının normal olması gereklidir.
Keratokonus dediğimiz kornea hastalığında şeffaf tabakada ileri derecede düzensizlik ve incelme olmaktadır. Böyle hastalarda laser tedavisi yapılmamalıdır. Laser öncesinde kornea topografisi dediğimiz haritalama yönteminin dikkatli bir şekilde uygulanması ve tecrübeli bir cerrah tarafından yorumlanması, keratokonus hastalığının saptanmasını kolaylaştıracaktır.
Laser tedavisinde hastanın yaşı oldukça önemlidir. Miyop hastalığı genellikle 10–15 yaşları arasında ortaya çıkmakta ve 20–22 yaşlarına kadar ilerlemektedir. Bu sebeple miyop laser tedavisi yapılacak kişilerde hastalığın duraklama devresinin beklenmesi şarttır. Miyopinin ilerlediği bir zamanda yapılan laser tedavisinden sonra hastalığın yeniden ortaya çıkacağı unutulmamalıdır. Hipermetrop ve karışık astigmatlar çoğu defa doğuştan gelen kırılma kusurları olduğu için ilerleme göstermeyen hastalıklardır. Bu sebeple daha erken yaşlarda da laser tedavisi uygulanabilir. Bir gözün ileri derecede bozuk ve diğer gözün sağlam olduğu çocuklarda göz tembelliğini engellemek için 3–4 yaşlarında bile laser yapılabilmektedir.
Miyop hastalarda göz tansiyonu normal insanlara göre daha fazla görülebilmektedir. Bu sebeple laser tedavisi öncesinde göz tansiyonu olup olmadığı ayrıntılı araştırılmış olmalıdır. Ailesinde göz tansiyonu olup, ölçümlerde kendisinde göz tansiyon şüphesi saptanan hastalarda da laser tedavisi yapılmamalıdır.
Şeker hastalığı olanlarda excimer laser tedavisi yapılmamalıdır. Bu hastalarda ileriki yıllarda şeker hastalığına bağlı olarak göz arkasında kanama, katarakt veya göz tansiyonu gelişebilmektedir. Excimer laser bu hastalıkları doğrudan etkilemese de tedavilerinde bazı zorluklar çıkartabilmektedir. Bu sebeple tercih edilmemesi gereken bir tedavidir.
Katarakt başlangıcı olan hastalarda da excimer laser uygulanmamalıdır. Çünkü katarakt ameliyatında göz merceği alınırken aynı seansta göz içerisine yerleştirdiğimiz yeni göz merceği gözlük kusurunu da düzeltmektedir. Böylece hastaya ikinci bir ameliyat uygulama ihtiyacı ortadan kalkmaktadır.
Miyopla ilişkili olarak göz arkasında delik veya yırtık bulunan hastalarda, excimer laser tedavisinden önce argon laser dediğimiz kaynak yapan laserin uygulanması gereklidir. Bu laserden ancak 1–2 ay sonra gözlüğü ortadan kaldıracak laser uygulanabilir.
> Laser tedavileri her hastaya aynı şekilde mi uygulanmaktadır? Çeşitleri nelerdir?
> 15 yıl önce laser tedavisi ilk başladığı zamanlarda PRK dediğimiz sadece 1 yöntemle her hastaya aynı şekilde uygulanmaktaydı. PRK tedavisinde şeffaf tabakanın üzerindeki epitelyum dediğimiz zar kazınmakta ve altındaki tabakaya laser doğrudan uygulanmaktaydı. Ancak tedaviden sonra hastanın gözü 3–4 gün kapatılmakta ve şiddetli ağrı görülebilmekteydi. Görüntünün netleşmesi 1–2 ayı buluyordu. Ayrıca yüksek numaralara uygulandığı zaman, derecede geriye dönme ve şeffaf tabakada bulanıklık gelişebiliyordu.
PRK’dan 3–4 yıl sonra, günümüzde de oldukça yaygın kullandığımız LASIK tedavisi ortaya çıktı. Oldukça kısa süren bu tedavide otomatik çalışan bıçaklı bir sistem şeffaf tabakadan çok ince bir kapak kaldırmakta ve laser tedavisi kapağın altında kalan bölgeye uygulanmaktadır. Tedavi bitince kapak yerine yapıştırılmaktadır. Laserden sonra şiddetli bir ağrı olmayıp, yalnızca 3–4 saat batma ve sulanma görülmektedir. Görme hemen netleşmeye başlamakta ve 1–2 günde tamamen iyileşmektedir. 10 numaraya kadar miyoplarda bile çok başarılı sonuçlar vermektedir. Şeffaf tabakanın doğuştan çok ince olduğu veya göz arkasının ileri derecede zayıflamış olduğu hastalarda LASIK tedavisi uygulanmamaktadır.
2000 yılından sonra laser programlarında da ciddi gelişmeler olmuştur. İlk laser cihazlarında tedavi çapının küçük olmasına bağlı olarak alaca karanlıkta ışık saçılmaları ciddi problem oluşturuyordu. Birçok hasta özellikle gece araba kullanırken sıkıntı çekiyordu. 1996-2000 yıları arasında kullanılan excimer laser cihazlarında bu problem kısmen çözüldü. 2000 yılından sonra geliştirilen ‘’wavefront sistemi’’ ise bu alanda büyük bir çığır açmıştır. Wavefront cihazı göz içerisindeki ışık saçılmalarını gelişmiş bir yöntemle ölçmekte ve laser tedavisini buna göre ayarlamaktadır. Böylece her hastaya aynı şekilde uygulanan standart laser tedavisi yerine her göze özel ayarlanan bir tedavi uygulanmaya başlanmıştır. Wavefront sistemi gece görüş problemlerini neredeyse tamamen ortadan kaldırmıştır.
Son 3 yılda epi-LASIK ve Intralase adları altında 2 laser yöntemi daha gelişmiştir:
Epi-Lasik sistemi, 15 yıl önce kullanılmış olan PRK, yani yüzey tabakasının kazınmasıyla yapılan işleminin gelişmiş şeklidir. Burada, özel bir otomatik sistemle şeffaf tabakanın üzerinde yer alan epitelyum zarı kaldırılmakta ve excimer laser tedavisi uygulandıktan sonra zar tekrar yayılmaktadır. Herhangi bir kesme işlemi yapılmadığı için oldukça basit bir uygulamadır. Kısa sürmektedir. İşlemden sonra aşırı bir ağrı olmamaktadır. 3–4 gün içerisinde görme iyileşmeye başlamakta ve 1–2 haftada netliğe kavuşmaktadır. Şeffaf tabaka bütünlüğünü koruduğu için ileriki yıllarda da problem gelişmemektedir. Şeffaf tabakanın ince olduğu hastalarda epi-Lasik özellikle tercih edilmelidir. Yine göze darbe gelme riskinin yüksek bulunduğu sporcularda, itfaiyecilerde veya askeri personelde tercih edilmesi gereken bir yöntemdir.
Intralase laser sistemi, laser tedavisinde günümüz için varılmış olan son noktadır. Standart lasik tedavisinde otomatik bir bıçakla yapılan kapak kaldırma işlemi burada laserle yapılmaktadır. Böylece 2 ayrı laser yardımıyla tedavi tamamlanmaktadır. Bıçaklı sisteme göre önemli avantajları bulunmaktadır. Bıçaklı kesme işleminde karşılaşılabilen nadir riskler Intralase lasik tedavisinde ortadan kalkmaktadır. Böylece tedavinin daha güvenli bir şekilde yapılabilmesi imkânı ortaya çıkmaktadır. Ayrıca şeffaf tabakanın aşırı düz veya ince olması sebebiyle lasik yapılamayan hastalara da tedavi imkânı sunmaktadır. Intralase ile kaldırılan kapağın kalınlığı daha güvenilir olduğu için şeffaf tabaka dayanıklılığı daha fazla olmaktadır. Intralase tedavisi her hastaya uygulanabilmekte olup, özellikle yüksek miyop, hipermetrop ve karışık astigmatı olan hastalarda mutlaka tercih edilmelidir.
> Laser tedavisinin riskleri yok mudur?
> Excimer laser tedavisi sonuçta bir cerrahi tedavidir. Her cerrahi tedavinin nadir de olsa bazı riskleri mutlaka bulunmaktadır. Burada önemli olan riskin görülebilme oranı ve büyüklüğüdür. Günümüzdeki gelişmiş laser teknolojileri sayesinde tedaviye bağlı problem gelişebilme ihtimalleri oldukça azalmıştır. Özellikle Intralase tercih edildiğinde emniyet daha fazla olmaktadır. Tedaviyi yapan hekimin tecrübesi, riskleri belirleyen ikinci önemli faktördür. İleri derecede tecrübeli bir cerrahın elinde laser tedavisine bağlı problem gelişebilme olasılığı yok denecek kadar az olmaktadır.
> Laser tedavisi 15 yıldır kullanılıyor. İleriki yıllarda tedaviye bağlı problem çıkabilir mi?
Tıpta kullanılan bütün tedavilerde uygulamadan sonraki ilk 5 yıl oldukça önemlidir. Eğer bir sıkıntı olacaksa bu sürede kendisini göstermektedir. Laser tedavisi uygulanan milyonlarca hastada bu süre çoktan aşılmıştır. Daha sonraki yıllarda ortaya çıkabilecek problemleri bu tedaviye bağlamak mümkün değildir.